BİR EBENİN YENİDEN DOĞUMU

İstanbul Doğum Akademisi olarak Doğuma Hazırlık Eğitimcisi ve Doula Eğitimi isminde 9 ay 10 gün süren bir eğitimimiz var. Bu eğitimi bitirenler doğuma hazırlık eğitimcisi ve doula yani doğum destekçisi oluyorlar. Kursun için doğum fizyolojisi , anne ve bebeğin doğumdaki ihtiyaçları, ideal doğum ortamları için düzenlemeler, doğumda anne, baba hatta anne karnındaki bebeğin nasıl desteklenmesi gerektiği var. Kurs sonrası her öğrenci doğumda gebeye doula olarak birebir destek verdikten sonra mutlaka bizlerden 1 saat boyunca süpervizyon alıyor. Yani o doğumda yaşadıklarını, duygularını, artılarını ve eksilerini anlatıyor. Eğitimi alan kişiler arasında doktorlar, ebeler, hemşireler, psikologlar, yoga eğitmenleri, fizyoterapistler, doulalar yani sağlık çalışanı dışından kişiler var. İşte bu öğrenciler arasından bir ebe ile az önce müthiş bir süpervizyon yaptık. Az sonra yazacaklarım sıcağı sıcağına yaşadığım duyguların size aktarımıdır. Duyguların diyorum çünkü duygulanmamak mümkün değildi.

 

Öğrenci dediğimiz kişi bir ebeydi. Adı Fatma. Yıllardır ebelik yapan bir ebe. Hatay Doğumevi’nde çalışıyor. Her ebe gibi nöbetleri var. Gündüz olsun gece olsun yoğun çalışıyor. 9 aydan bu yana her ay bir haftasonu Hatay’da İstanbul’a taşındı. Tüm giderlerini kendisi karşıladı. Nöbetlerini ayarladı. Ailesini ayarladı. Ama her ay o hafta sonunda hep aynı heyecanla eğitimleri için hep orada, karşımızdaydı. Evet, ebeydi. Ama sanki her şeyi yeniden öğrenir gibi, sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi coşkuyla geliyordu.

 

 

Ve bugün girdiği bir doğumun süpervizyonu için skype aracılığı ile karşımızdaydı. O doğumu anlattıkça ben duygulandım. Bir ebenin bir kadına ne çok şey verebileceğini gördüm. Bir ebenin yüreğinin nasıl şefkatle ve hizmetle dolu olduğunu gördüm. Bir ebenin bir kadına sadece ve sadece destek olurken nasıl büyüdüğünü, nasıl bir kahramana dönüştüğüne şahit oldum. Hem de tüm mütevaziliğini koruyarak.

Eğitimin kuralı gereği gebe daha önce 18 saatlik bir doğum eğitimini yine DHEDE eğitimini tamamlamış başka bir ebe arkadaşından almıştı. Doğumunda destek ise ona kısmet olmuştu. İşte süpervizyon sırasındaki bazı cümleleri;

-“ Doğum boyunca odayı loş hale getirdim. Gebe böyle rahat ediyordu. Koridora çıktığında mimiklerinden anlıyordum ki orada iyi hissetmiyor. Odası daha mahremdi ve orada dalgalar da daha güzel geliyordu.” Doğumun fizyolojisinin ne kadar güzel ve basit bir anlatımı. Sadece mahremiyet ve korteksi çalıştırmayacak uygun bir ortam.

-“ Gebenin yüzündeki her bir değişimin anlamını fark ettiğimi gördükçe kendime güvenim arttı. Konuşmaya bile gerek olmuyordu. Yüzünden neye ihtiyacı olduğunu anlıyor ve onu karşılamaya çalışıyordum. Bunu yaparken yargılama ve yorumlamaları artık yapmadığımı fark ettim.” Sözel dışı iletişim teknikleri doğumun olmazsa olmazı, sorulara gerek bile kalmıyor birebir destek vermeyi öğrendiğinizde.

 

 

-“ Gebem hep gülüyordu.” Doğumdaki bir kadının gülmesini sağlamak. Ve bunu sessiz kalarak bile başarabilmek. Sadece ihtiyaçlarını görmek ve karşılamak. Sadece orada yanında olmak.

-“ Doktorla bile bakışarak anlaşmaya başlamıştık. Gebenin yanında gereksiz konuşmalar yapmıyorduk. Orası onun alanıydı. Ona saygılıydık.” Evet, doğum kadının alanı, onun günü, bebeğin günü. Nerede olursa olsun bu saygıyı hak ediyor her anne.

 

 

-“ O sırada bebekle konuştuğunu gördüm. Başım ve gözlerimle onu destekledim. Kurslarda öğrenmişti bu bağı kurmayı. Şimdi ise gözümün önünde bu bağlantının nasıl işe yaradığını bizzat gördüm.  İşte o anda doğumun ne kadar güzel ilerlediğini ve hatta hızlandığını gördüm. Her anneye bebekleri ile doğumun her anında iletişimde kalmayı öğretmeliyiz.” Bebekleri ile bağ kurmayı ve iletişimi öğrenen annelerin doğumlarında çok daha az sorun çıkıyor. Çıksa bile bunu sağlık çalışanlarına çok daha bilinçli aktarıyorlar.

-“ Doğumda hiçbir planım yoktu. Onun doğum tercihlerini ve onun doğum zamanını izledim. Beklentim olmadı. Doğum olsun diye erken müdahale etme ihtiyacım ise hiç yoktu. Dilediği zamanda, kendi zamanında gelebilirdi.” Hızlandırılmayan doğumlarda çok daha az sorun çıkıyor. Oradaki sağlık çalışanı, ebe ya da doktor ne kadar sakinse gebe de o kadar sakin oluyor. Bu da oksitosin salgısının hep en üst seviyede ve düzenli olmasını sağlıyor. Oysa tersinde, yani sağlık çalışanlarının gerginliğinde salgılanan adrenalin odadaki herkese bulaşıyor ve doğumu durdurabiliyor.

-“ Hep yapabilirsin dedim. Daha önceden eğitimde de dinlediği olumlamaları kullandım. Her zaman pozitife odaklandım. Sadece destek oldum. Olumlamaların ne kadar çok işe yaradığını fark ettim.” Doğumda bir gebenin en büyük ihtiyacı herşeyin yolunda olduğunun bilgisini almak ve bazen kelimeler, bazen bakışlar, bazen de dokunuşlarla cesaretlendirilmek.

-“ Doğumda bebeğin başına dokundu ve saçlarını hissetti. O anda ondaki değişimi ve doğuma olan inancının gözlerine ve yüzüne yansımasını gördüm. Böyle bir şeye ilk defa şahit oluyorum.  Çok heyecanlandım. Daha önce perine masajı da yapmıştı. Buralarda böyle şeyler yapmaz derdi arkadaşlarım. Bu eğitimlerin her yerde ve her kültürde yapılabileceğini gördüm. Eğitime de kendime de inancım kat kat arttı bu doğumdan sonra.” Kültürel ve yöresel farklar olsa da birçok kadının doğumdaki ihtiyaçları aynı. Onlara bunu hatırlatırken kullandığımız teknikler ve lisan değişse de hepsi bu bilgileri almaya açıklar ve açlar.

-“ Bebeğin yarısı çıkınca ellerini uzatmasını ve bebeğini kendi almasını söyledim. Bir an bile tereddüt etmeden ellerini korkusuzca ve güvenle uzattı. Bebeğini tuttuğu gibi benim de rehberliğimde göğsüne çekiverdi. Evet, doğum buydu. Bu olmalıydı. Ne kadar doğru bir yolda olduğumu hissettim.”  Anneler bebeklerini kendileri sadece destekle doğurma yeteneğine sahiptir. Bebekler de tek başlarına anne göğsünde tırmanarak memeyi bulabilirler. Anneler, bedenlerine ve bebeklerine güvenelim. Gerekli eğitimlerle onları destekleyelim.

 

 

-“ Doğumhanede de ışıkları loş hale getirdim. Ameliyat lambasını bebeğin gözüne tutmak yerine tavana çevirdim ve böylece rahatsız etmeyen bir ışık elde ettim. Böylece ortam hep aynı kaldı. Oksitosin seviyesi de hiç düşmedi.” Bebeklerin doğar doğmaz spotlara değil, fizyolojiye uygun ortamlarda karşılanmaya ihtiyaçları var.

-“ Doğum sonrası her şeyin yolunda olduğuna emin olduktan sonra anne-baba-bebek üçlüsünü 10 dakika yalnız bırakmak istedim. Bu an onların anıydı. Mahremiyetlerini sağlayıp 10 dakika bile olsa baş başa kalmalarını istedim. Onlara bunu söyledim ve 10 dakika boyunca mahremiyetinizin bekçisiyim, kimse içeri girmeyecek dedim. Yüzlerindeki mutluluğu ve teşekkürü görmeliydiniz. İşte o an ebe olduğum için bir kez daha gurur duydum. Ben doğumumda bu anı yaşayamamıştım. Artık her annenin yaşayabilmesi için çalışmak istiyorum” Doğumdan sonraki kritik saatler anne-bebek-baba bağlanması için çok önemlidir. Ve klasik bakımlar, koşturmalar, oda değiştirmeler için harcanmamalıdır.

-“ Bir an sisteme çok kızgın olduğumu fark ettim. Ne kadar basitmiş doğum fizyolojisini uygulamak, anne mahremiyetini sağlamak, anne tercihlerini en önde tutmak. Bunların kendiliğinden yapılmıyor olması, yapmıyor olmamız bende kızgınlık yarattı.” Neyse ki bunu düşünenlerin sayısı artıyor ve yavaş yavaş doğum ortamları daha pozitife doğru değişiyor. Bu değişim şimdilik bireylerin çabası ile olurken yarın sistemin de değişimi gecikmeyecektir.

-“ Bebeği tarttığımda çok şaşırdım. 4600 gr doğmuştu. Ve küçük bir sıyrık dışında yırtılma olmamıştı. Doğumda yırtıktan ne kadar çok korkutulduğumuzun farkına vardım. Doğum için gerçekten gereken zamana saygı ve sabır gösterildiğinde yırtıkların düşünüldüğü kadar olmayacağını anladım.” Doğumları hızlandırmazsanız ve anneler gerekli süreyi tanırsanız doğumların çoğunda büyük bir sorunla karşılaşmazsınız.

 

 

O bunları anlatırken hep sessiz kaldım, az önce yazdığım notları almaya devam ettim. O anlatırken öyle heyecanlı, öyle kendi, öyle samimi, öyle gururluydu ki tek bir kelimem bile bozabilirdi büyüyü. Anlattıkça sesindeki coşkuyu, sevinci, gururu görüyordum.

 

 

Sonrasında şunları söyledim;

 

“ Sana tek bir şey söylemek geliyor içimden-;Teşekkür ederim. Bir ebenin kendi içindeki değişimi gösterdin bana. Hem de kimse onu zorlamadan, tamamen kendi imkanları ile. Doğuma olan inancını. Bir anneyi desteklemenin ebede yarattığı o ilahi gücü gösterdin. Medikal bir müdahale yapmadan, sadece destek olarak bir ebenin doğuma ne büyük bir katkı yaptığını yeniden gösterdin.

Devlet hastanesinde de meslekten tatmin olunabileceğini ispat ettin. Sen artık bu sakinliğinle hep aranan bir ebe olacaksın. Hatta oldun. Ve bu duruşunla genç ebelerin idolü olacaksın. Belki bir anda tüm sistemi değiştiremezsin ama hizmetinle örnek oldukça, senin girdiğin ortamlar değişecek. Daha pozitif olacak her şey. Bize bunları yaşattığın için yeniden teşekkürler. Kendi içinde yaşadığın ve bizimle paylaştığın değişimin sayesinde biz de eğitimciler olarak ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu bir kez daha anladık. Artık öğretmen öğrenci olarak değil, diğer mezunlarda olduğu gibi seninle de tek bir amaç uğruna, daha pozitif ve keşkesiz doğumlar yolunda yan yana, el ele yürüyor olacağız.”

 

Op.Dr.Hakan Çoker

Keşkesiz Doğum Eğitici Eğitmeni

 

 

0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)

Valikonağı Cad. Hayat Apt. No:149/3 Kat:-2Nişantaşı / İstanbul

İLETİŞİM FORMU

FacebookTwitterInstagram
© 2013-2024 İstanbul Doğum Akademisi Tüm Hakları Saklıdır.
Ceviz Bilişim