HEM KENDİMİ HEM BEBEĞİMİ DOĞUMA HAZIRLADIM

Hamile kaldığımı öğrendiğimde çok yakın bir arkadaşımın abisi olan, çok bilinen bir kadın doğumcuya gittim. Hem tanıdığım hem de iyi bir doktor olduğunu bildiğim için. Oğlum 5 haftalık bir noktacıktı henüz.  O sıralar denk geldi ve “Hamile Yogası Hocalık Eğitimi”’ne kaydımı yaptırdım. Çünkü bu benim ilk doğumumdu ve etrafımda öyle çok hamile falan da olmamıştı. Hem hamileliğim boyunca yoga yapabileyim hem de hamilelik, doğum nedir öğreneyim diye.

 

İyi ki de gitmişim...!

 

Hocalık eğitimi sırasında doğumun doğal yollarla başlatılmasının önemini, müdahalelerin rutin yapılmasının etkilerini, gerçek sezaryen sebeplerini vs. öğrendim. O anda zaten doktorumu değiştirmeye çoktan karar vermiştim çünkü öğrendiğime göre yukarıda saydığım müdahalelerin hiç birini yapmayıp gebeye ve bebeğe doğal doğum yaşatan doktorların sayısı azmış. Bu sayede Keşkesiz Doğum ve Keşkesiz Doğum Ekibi ile tanıştım. Son aya kadar ilk doktoruma devam edecek, son ayda direk hedef doktoruma gidip doğumumu o ve ekibi ile yapacaktım.

 

Öyle de yaptım...

 

Belki haksızlık ettiğimi ve ilk doktoruma yargısız infaz yaptığımı düşünenler olabilir diye kısa bir anekdot:

Henüz 3 aylık hamileyim ve sevgili eşimle rutin kontrollerden birindeyiz. Eşime, “sorma cevabı biliyorum” dememe rağmen doktora “idil normal doğum yapmak istiyor, ne düşünüyorsunuz?” diye sorma gafletinde bulundu. Doktor önce gözlerini kırpıştırdı sonra da “yaparsın tabi niye yapamayacaksın. Takarız epidurali normal doğum yaparsın! Artık 2014 yılında “bağıra çağıra” doğum mu kaldı!!!” dedi.  Hee kesin bağırıp çağırıcam yani? Böyle negatif bir telkin var mı?!

 

Neyse ben üstüne gitmedim zaten benim kararım belliydi. Kafamı sallayıp he he dedim. (bana hiç bir seçenek sunmayıp beni manipüle etmeye kalkan doktoru tabi ki dinleyecek falan değilim. ) Ah daha çok şey söylemek geliyor içimden hala ama... Neyse konuya dönüyorum... Normal doğum yapmak istediğimi öğrenen doktor sadece epidural dayatmalarına kalksa iyi. Bundan sonra her kontrolde bebeğimin ne kadar “gürbüz” olduğunu, sanki kafasının da biraz “büyük” olduğunu falan söylemeye başladı. Heh dedim... Sezaryen hazırlıkları başladı. (Bu arada bebeğim 3,350 kg doğdu. Yani hiç de gürbüz falan değildi. Kafası da büyük falan değildi.)

 

Bu arada  “Hypnobirthing” seanslarına başladık sevgili eşimle. Eğitimde öğrendiklerime paralel şekilde doğal doğumdan, doğum müdahalelerinden ve doğumda kadın haklarından bahsedildi. Doğumumu nerede ve her kimle yapacak olursam olayım bunlar benim haklarımmış. Doğumdan sonra bebek direk kucağıma gelebilir ve hep kalabilirmiş. İlk bakımları da orada (sorun yoksa tabii) yapılabilirmiş. Bebeğimi tartmak, ölçmek biçmek için benden almak zorunda değillermiş. Tartıyı odaya getirip bebeğimi benim yanımda tartabilirlermiş.

Bebek doğar doğmaz ten tene temas çok önemliymiş. Bunu talep etmeliymişiz.

 

Ha bir de planlı sezaryen ve normal sezaryen varmış. Planlı sezaryende 2 gün sonrası için randevu alıp henüz doğmaya hazır olmayan bebeğinizi “doğdurabiliyorsunuz”. Öncesinde kuaför ve kişisel bakımınızı da yapabiliyorsunuz. Harikaaaaa.

 

Sezaryen aslında bir kurtarma operasyonuymuş. Yani bir zorunluluk durumunda dost. Bebek doğmaya hazır ve hatta karar vermiş, dalgalar başlamış. Doğum sırasında sorun çıkarsa doktor sezaryen yapıyor. Her şey yolunda. Bebek sezaryende bile kucağımızda kalabilir, ilk emzirmesini yapabilirmiş. Anne ve Bebek Dostu Sezaryen diye bir kavram varmış.

 

Neyse biz artık Keşkesiz Doğum Ekibi ile doğum yapacaktık. Niyetim doğal doğum yapmak ve tek istediğim “gerçekten” bir sorun olursa doktorun sezaryen yapması. Onun dışında beni ve bebeğim, güvende tutarak doğumumu kendim yapmama izin vermesi. Bu ekibe bu yüzden güvendim.

 

Daha sonra  “Emzirme ve Bebek Bakımı” eğitimi aldık. Eğitimi veren kişi aynı zamanda da ekipte bana ebelik yapacak kişiydi. Sonra ebemiz evimize geldi bizi ziyarete. Hem evi öğrenmek hem de doğumumuz hakkında sohbet etmek için.

 

Çok rahat bir gebeydim. Son güne kadar sokaktaydım aslında. Herkes sokakta doğuracaksın diyordu. Bir gün önce bugün sezaryenle doğum haberini aldığım arkadaşımla buluştuk. Belime bir kaç kez vurdu oğlum. “Yarın geliyor galiba” dedim.

 

Bir sonraki gün evde dinlenirken suyum geldi. 1 saat kadar sonra da nişanım geldi. Evde hastaneye giderken yanımıza alacağımız şeyleri koyacağımız çantayı hazırlamaya başladık. Hatta ben örüp bitirdiğim el yapımı çantamın parçalarını birleştirmeye çalışıyordum bir taraftan. Bebeğimiz geldiğinde fırsatım olmayabilir diye.

Sonra Sevgili Serpil ebe geldi. Ben ılık bir duş aldım. Serpil ebe salonda, biz yatağımızda uyuduk sabaha kadar. Dalgalar ufak ufak başlamıştı kendini hissettirmeye çoktan. Ama bu uyumamı engellemedi J

Sabah 5’te kalktığımda Serpil Ebe’nin çoktan uyanmış ve ayaklanmış olduğunu gördüm. Salonda biraz sohbet ettik. Sonra eşim uyandı.

 

Benim doğum dalgalarım (bazıları “sancı” diyor hala ama bize “dalga” demeyi öğrettiler. Böylece doğumla ilgili negatif algı değiştirmeyi amaçlanıyor.) hafif kanamayla birlikte geldi. Doğum ilerleyince  kanamam biraz arttı. Evden çıkmadan önce bir kere daha duşa girdim. Aslında evden o kadar erken çıkmamıza da gerek olmayabilirdi. Rahim iyice açıldıktan sonra da çıkabilirdik. Ama Serpil Ebe sürekli doktorumuzla telefonda yazışıyordu ve doktorum bu durumda evde kalmanın güvenli olmayacağını söyleyince hastaneye daha erken gitmeye karar verdik.

 

Sabah 9 gibi yola çıktık. Hastaneye vardığımızda kafeteryasında güzel bir kahvaltı yaptık önce.

 

Sonra odamıza çıktık. Hemen hemşireler geldi ve damar yolu açmak istediler. Açtırmak istemediğimi söyleyince bunun için bana bir kağıt imzalattılar. Sorumluluğun bana ait olduğuna dair hastanenin zorunlu uygulamasıymış.  

 

Bu arada gittiğimiz hastane keşkesiz doğum gebelerine özel muamele uyguluyor (Deli muamelesi gibi bir şey. Size pek ilişmiyorlar J) Böylece siz ve doğum ekibiniz rahat rahat hareket edebiliyorsunuz.

 

Hastanenin ikramı olan lohusa şerbetinden bol bol tükettim. Dalgalar sırasında canım sürekli tatlı ve sıvı bir şeyler içmek istedi. Eşimin sürekli “ne yapabilirim” gibi sorular sorduğunu duyuyordum. Halbuki yanımda olarak zaten çok şey yapıyordu.

 

Doğumda suyu kullanmayı tercih etmiştim bu yüzden doğum havuzu da dolduruldu ve doğum dalgalarını hep birlikte karşılamaya başladık. Bazen dinlenerek, bazen yürüyerek ayakta, bazen yatarak, bazen havuzun içinde. Havuzun içinde geçirdiğim bir saat sonunda çıktım. Çünkü bebeğimizin kordon kanını almak istiyorduk. Yoksa suda doğacaktı bebeğim.  Ben havuzdayken eşimin gözleri kapalı bir şekilde meditasyon yaptığını hatırlıyorum.

 

Serpil Ebe’nin ve sevgili Özge’nin belime yaptığı masajlar dalgalar sırasında bana çok destek oldu. Dalgaların arasında rahatça yürüdüm, hareket ettim, çömeldim yattım kalktım.

 

Doğum pozisyonu olarak önce çömelmeyi seçtim. Ancak rahmin açılması için çok fazla hareket ettiğimden enerjim neredeyse tükenmek üzereydi. O yüzden yatağa çıkıp yan döndüm. Serpil Ebe daha önce çalıştığımız doğum pozisyonlarından birini gerçekleştirmek için sağ bacağıma destek verdi.

Sonunda doktorum “hadi artık İdil doğurabilirsin kafası görünüyor...” dedi. Duyduklarıma inanamamıştım. Sadece azıcık itmem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp nefesimle bebeği ilerletmem  yeterli oldu bebeğimin başının çıkması için. İkinci bir nefesle de omuzlar, kollar ve hooopp, bebeğim kucağımdaydı... Saat gece 01:03.

 

Ne bir yırtık ne kesi ne dikiş... hiç bir şey olmadı...

 

Bebeğimin yüzüne baktım. Dünyanın en güzel bebeğini mi doğurmuştum ne?

 

Bebeğimiz kordondan geri alabileceği maksimum kanı aldıktan sonra kordon kanı alındı ve kordon kesildi. Bebeğimi kucağımda muayene etti doktor. Hiç ayrılmadım ondan. Sonrasında bebeğim memeyi kendi buldu ve emmeye başladı.

 

Geriye dönüp baktığımda doğumun çok da kolay olduğunu söyleyemem. Yoruldum, terledim, bazen yapamayacağımı sandım. Ama hep ne yaptığını bilen ekibimin desteğini gördüm. Doğum terapisti ve ebe ile çalışmanın avantajını ancak doğumda anladım. Eşimin eğitim almasının ne kadar önemli olduğunu bizzat yaşadım. Hayatımda yaptığım en güçlü şeydi. Ama hemen şimdi yeniden doğurmam gerekiyor olsa, aynı şekilde doğum yaparım.

 

Tüm gece bebeğimize kendimiz baktık. Ertesi gün öğlen saatinde de bebeğimiz kucağımızda yürüyerek hastaneden çıktık. Bebeğimin doğumu tamamen doğal ve müdahalesiz olmuştu. Her şey bu kadar istediğim gibi gitmeyebilirdi elbette. Ama tıbbi sorun olsaydı müdahalelere ve gerektiğinde sezaryene de hazırdım.

 

Sizlerle paylaşmak istedim çünkü öncelikle doğum eğitimi almasaydım bunların hiçbirini başaramama ihtimalinin yüksek olduğunu görüyorum. Ama herşeyden önemlisi sürekli destek olan bir ekibin varlığı doğumu hikayemin çok daha fazla pozitif ve hep vurgulandığı gibi keşkesiz olmasını sağladı.

 

Ben yaptım siz de yapabilirsiniz.

 

İdil Sönmez

0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)

Valikonağı Cad. Hayat Apt. No:149/3 Kat:-2Nişantaşı / İstanbul

İLETİŞİM FORMU

FacebookTwitterInstagram
© 2013-2024 İstanbul Doğum Akademisi Tüm Hakları Saklıdır.
Ceviz Bilişim