İSTANBUL SUDA KEŞKESİZ DOĞUM

 

 

Adı Selin.

Daha önce kurslarımızdan birine katılmış ve hala görüştüğümüz bir ailenin tavsiyesi ile tanıştık. Hem de daha hamile bile kalmamıştı.

Burada paylaşmak istediğim ilginç bir olay var. Kurslar ve doğum hikayelerini yazmaya başladığımdan beri Selin gibi birçok anne adayı benimle tanışmaya geldiler. Yanlış duymadınız. Daha hamile kalmadan gelip tanışmak istiyorlardı. Sanırım önce doktorlarını bulmak, hayal ettikleri şekilde doğum tercihlerine saygılı doğru kişi ile çalışabileceklerine emin olmak, sonra hamilelik planları yapmak istiyorlardı. Daha hamile kalmadan gelecekti bebeklerine hazırlık yapıyorlardı.

Selin de onlardan biriydi. Tanıştıktan 3-4 ay sonra hamile kaldı. Hamileliği çok rahat geçti. Eşi Peter yoga eğitmeni, daha doğrusu yaşam biçimi ve felsefeleri ile yogi idi. Bu durum doğuma bakışına da yansıyordu. Kadına, doğumun ve doğanın gücüne, bebeğe güveniyordu. Takipler boyunca çok az sorusu oldu. Hamilelik ve doğumda hep olumluydu.

İnsanın eşi yoga eğitmeni olunca hem günlük yaşamda hem de hamilelik boyunca yoga yapmaması mümkün değil. Selin de hamile kaldığını öğrendiği günden bu yana zaten devam ettiği yogayı hiç bırakmadı. Doğum yaptığı son güne kadar devam etti. Böyle aktif yoga yapan hamilelerim için artık çok rahat bir genelleme yapabiliyorum. Kolay doğum yapıyorlar çünkü yogada öğrendikleri beden-zihin uyumunu doğuma da yansıtıyorlar ve kendilerini çok rahat bırakıyorlar.

Selin ve Peter suda doğumu düşünüyorlardı ama kursa katıldıktan sonra bu kararları kesinleşti. Seyrettikleri doğumlarda çok etkilendiler. Annelerin kargaşa değil, huzur ortamlarında bebeklerini doğurmalarını izlediler.

Doğum prensiplerimiz gereği hamilelikleri boyunca Neşe Karabekir ile görüşmeleri oldu. Neşe Karabekir ülkemizin ilk hamile ve doğum psikoloğu olarak hizmet veriyor. Onun sayesinde birçok negatif noktalar hatta korkular doğumdan önce çözümleniyor. Böylece doğum odasına taşınmıyorlar, doğumu durdurmuyorlar.

Yine kurallarımız gereği Ebe Serpil Varlık ile tanıştılar. Artık ebesiz bir doğuma girmiyorum. Ebesiz normal bir doğumun olması mümkün değil. Ancak doğuma giren bu ebenin size kesintisiz birebir destek vermesi ve ilaç dışı rahatlatıcı teknikleri çok iyi öğrenmiş olması gerekli.

Bazı günler yelken yarışlarımdan dolayı Marmaris’e gidiyorum. Eğer takip ettiğim gebelerden birinin doğumu başlarsa derhal geri dönüyorum. Bu sırada ekibimiz zaten gerekli tüm hazırlıklar yapıyorlar. Acil bir durum veya dönememe ihtimalime karşı ekibimizin içinde aynı doğal doğum felsefelerini taşıyan başka bir doktor daha var. Birlikte çalıştığım gebeler mutlaka bu doktorla da tanışıyorlar. Ekip aynı felsefelerle hizmet ettiği için aileler kendilerini daha çok güvende hissediyorlar.

Selin’in doğumuna daha 3 hafta vardı. Selin de bu felsefelere saygılıydı ama yine de haklı olarak doktorunu doğumda görmek isterdi. Doğum başlar diye tedirgin oldu. Ama ona merak etmemesini, bugüne kadar hiçbir bebeğin bensiz doğmaya karar vermediğini söyledim. Bebeklerle aramızda açıklaması zor bir iletişim var. Onlar da ekibimizin bir parçası.

3 günlük yarış günlerinden sonra dönüşte tekrar buluştuk. Selin’in beklenen doğum tarihlerinde planlı bir hafta sonu kursumuz vardı. Doğumun kursa denk gelmesini istemiyordum.

Normalde bildiğiniz gibi doğumu başlatmak için doktorlar ilaç kullanırlar. Ama ister inanın ister inanmayın bizim ekip olarak farklı bir tercihimiz var. Bebekle konuşuyor ve samimiyetle ona uygun günleri söylüyoruz. Nasıl oluyorsa (nasıl olduğu aslında biliniyor da uzun konu, şimdi girmeyeceğim) bebekler bizi genellikle dinliyorlar ve doğumları istediğimiz tarihere denk geliyor. Son görüşmemizde de bebekten hafta sonunu beklemesini, pazartesi veya Salı gelmesini rica ettim. Son olarak onlara doğum yapacakları havuzu teslim ettim. Böylece evde kurabilecek ve içinde pozisyonları deneyebilecekti. Artık tek yapılacak olan bebeğin doğum gününe karar vermesini beklemek olacaktı.

Pazar gecesi bir kursun daha yorgunluğu ama aynı zamanda mutluluğu ile evdeydik. 10 çiftin daha hayatlarına güzel bir dokunuş yapmıştık.  Serpil Ebe saat 23:00 de aradı. “Galiba bu gece görüşeceğiz.” Selin’in doğumu başlamıştı. Serpil Ebe eve gitmişti. Bebek kalp atışları çok iyiydi. 30 dakika sonra tekrar aradı. Doğum hızlı ilerliyordu. Hastaneye erken gelmeye karar vermişti.

Hastaneye vardığımda saat 01:00 di, havuz kurulmuştu ve dolmak üzereydi. Muayenede 8 cm açıklık olmuştu bile. Belli ki bebeğin biraz acelesi vardı. Selin’nin su kesesi de kendiliğinden açılmıştı. Odadaki herkes rahattı. Bir kişi hariç…Oda kapının dışında bekleyen Selin’in ağbisiydi. Çünkü Selin her dalgada sesler çıkararak rahatlıyordu. İstemsiz gelen bu ses çıkarma hatta bağırmayı biz destekliyoruz. Bir çeşit rahatlama tekniği. Ama gelin bir de bunu kapıda bekleyen ağbiye anlatın. O her duyduğu seste kardeşini acı çektiğini düşünüyordu. Bu yüzden en çok onun bilgiye ve rahatlatılmaya ihtiyacı vardı. Ona durumu ve Selin için her şeyin iyi gittiğini anlatınca rahatladı ama yine de kapının dibinden hiç ayrılmadı. Doğumda dokuz doğurma ritüeli babadan kardeşe devredilmişti.

Az sonra Selin havuza girmişti bile. Ama bu sefer değişik bir şey oldu. Peter da onunla birlikte havuza girdi. Suda doğumlara bile alışık olmayan toplumumuz eşin havuza girmesine nasıl bakar bilemem ama yurt dışında çok yaygın bir uygulama ve kimse garipsemiyor. Hatta destekliyorlar. ( Merak ettiğiniz soruya da cevap vereyim, Peter havuza mayosu ile girdi )

Peter o kadar sakindi ki anlatamam. Sanki binlerce yıldır doğumlara giriyordu. O andaydı. Hiçbir korkusu yoktu. Bir sonraki dakikayı merak bile etmiyordu, sadece o anı yaşıyordu. Tıpkı yogadaki gibi. Peter erke olarak, baba olarak, doğum yardımcısı olarak, yogi olarak tüm varlığı ile oradaydı ve bebeğini bekliyordu. Pozitif enerjisi hiç kaybolmadı. O ana kadar…

 

Ben doğumu dışarıda bekliyordum. Kalabalık odaları sevmiyoruz. Ben bile fazlaydım orada. Fırsattan istifade HypnoBirthing kitabının çevirilerini düzeltiyordum. Ama çok az bir süre geçmişti ki Selin ıkınma hissetmeye başladı. Dışarıdayken bile bunu anlamak kolaydı çünkü sesleri değişmişti. Normalde kadının çıkardığı seslerden doğumun hangi aşamasında olduğunu hissedebiliyoruz. Bu konuda hastane ebelerine kısa bir eğitim verirken Neşe çıktı odadan ve benden muayene yapmamı istedi. Normalde Neşe muayene zamanlamalarına asla karışmaz. Ama belli ki bu Selin için özel bir durumdu. Her gebe ve ihtiyaçları farklı oluyor. Neşe bu ayrımları bizden iyi yaparak aramızda köprü oluşturuyor. Selin’in bilgiye ihtiyacı vardı. Doğumun ilerleme aşamasını bilmek onu rahatlatacaktı.

Muayenede tahmin ettiğim gibi tam açıklık vardı, bebek aşağı kadar inmişti ve Selin’de ıkınma hisleri yaratıyordu. Bu bilgileri ve bebeğinin iyi olduğunu, her şeyin yolunda gittiğini söyleyince Selin rahatladı. Belli ki artık doğum olacaktı. İnanılmaz bir andı.

Yine de ona süremizin olduğunu söyledim. Aşırı ıkınmalarla doğumu hızlandırmak yerine, akışa bırakmayı tercih ediyordum. Bebeğin bu kadar aşağı inişini sağlayan dalgalar, gevşeme sağlandığında bebeği dışarı çıkaracak kadar etkili olabiliyor. Yavaş bir doğum tercihimizdi. Zorlamalı ıkınmalara, sık muayenelere, kısıtlayıcı zamana ve özellikle panik havasına ihtiyacımız yoktu. Bebek geleceği zamanı biliyordu.

Tabii beklemekte öyle kolay değildi. Bu durumdaki yurtdışı geleneksel ebeler örgü örer veya kitap okurlar. Böylece tekrarlayıcı hareketler ebeleri rahatlatır ve stresini alır. Çünkü gerginlik çok bulaşıcıdır ve doğum odasında kimde olursa olsun diğerlerine geçer ve doğumu bozar. Ben örgü öremeyeceğime göre dışarı, çevirilerin yanına döndüm ve doğum anını dışarıda beklemeye başladım. Serpil Ebe işi gereği hep onlarla beraberdi. Bu durumda yaklaşık 1.5 saat geçti. Selin ve Peter her dalgada nefeslerini kullanarak bebeğin inişine yardımcı oluyorlardı. Neşe ara ara anne ve kardeşe bilgiler veriyor, onların gerginliğini azaltmaya devam ediyordu. Bense çevirileri neredeyse bitirmiştim.

İçerdeki sesler artık bekleme zamanının bittiğini ve doğum zamanının geldiğini söylüyordu. İçeri girdim. Her zamanki gibi oda loştu. Işıkları sevmiyoruz doğumda. Serpil Ebe Selin’in yanındaydı. Neşe uzak bir köşede kendini kaybettirmişti. Hastane ebeleri bizi bildikleri için yan odada kapının arkasındaydılar. Gerekli tıbbi bir yardım için hazırdılar ama doğuma saygılarından dolayı gereksiz kalabalık etmek istemiyorlardı.

Bebeğin başı artık her ıkınmada gözükmeye başladı. Selin birçok gebemizde olduğu gibi bu anın geldiğine inanamıyordu. Artık herhangi bir ağrı hissetmiyordu ama vajende başın yarattığı dolgunluk hissi birçok gebede olduğu gibi onu da korkutuyordu. Sanki bu başı çıkaramayacakmış gibi hissediyordu.

Bu aşamada klasik eğitim almış bir kadın doğumcu için zor anlar başlıyor. Çünkü doğurtmayacaksınız. Doğum yapması için destek vereceksiniz. Bütün kontrol kadında olacak. Ona güvenmek zorundasınız. Selin bana bu güveni veriyordu ama birilerinin de ona güven vermesi gerekiyordu. O kişi de bendim ve artık gerekli yardımı yapmalıydım. Ona bebeğin ıkınma hissine kapılmamasını ve nefeslerle ilerletmesini hatırlattım. Zaten kurslardan biliyordu. Ne dediysem yaptı Selin. Hayatımda bu kadar kontrollü ıkınan, tüm kaslarını farkındalığı ile kontrol edebilen nadir gebelerimden biriydi. Her nefeste nefesin enerjisini aşağı çıkıma yönlendiriyordu. Böylece hem anne hem de bebek aşırı zorlamalı ıkınmalarla strese girmiyordu.

Peter hala yanında hatta havuzdaydı. Böyle giderse bebek onun ellerine doğacaktı. Harika bir doğum yardımcısı olmaya devam etti. Selin hızlandığı anda onu yavaşlattı. Nefesleri ile örnek oldu. Hep “yapıyorsun, harikasın, bebeğimiz geliyor” gibi cümleler kullandı. Sadece Selin’e değil hepimize güven veriyordu.  Taaki o ana kadar…

Bebeğin başının yarısı neredeyse çıkmıştı. Ama hala Selin’i sakin ıkınmalar için teşvik ediyorduk. Selin benim de teşvikimle 3 dalga boyunca nefesi ile bebeğin yumuşak bir doğumununa rehberlik etti. Ve son bir dalgada bebeğin başı perineden yavaşça sıyrıldı ve çıktı. Doğar doğmaz  suyun içinde gözlerini açtı. Doğumunda parlak ışıklarla değil babasının gözleri ve sesi ile karşılaştı. (Bebeklerin suyun içinde bile çok iyi gördüklerine dair bulgular var. Sonradan adaptasyonumuz değişiyor ve su içinde görme duyumuz köreliyor.) Bu anlamlı bakan gözleri ben de fark ettim. Belki 20 yıllık doğumlarımın içinde ilk defa bir bebekle göz göze geliyordum. Anlamlı bir değişimdi benim için de. Bebeklerin zaten farkındayım ve gerek hamilelik, gerek doğumda her şeyi hissettiklerinin ve birey olduklarının bilincindeyim. Ama bu bakış bu doğumda beni çok etkiledi.

Peter kordonu kesiyorBebeğin başı çıkınca herkes rahatladı. Ben omuzların çıkması için ikinci bir dalganın beklenmesi için hazırdım. Müdahale etmeyi hiç düşünmüyordum. Ama o ana kadar sakin olan Peter bebeği ellerinin arasında bulunca ve bebek gözlerini açıp ona da bakınca bir anda ne yapacağını bilemedi. Sanırım bu ana hazırlamamıştı kendini. O ana kadar her şeyi kontrol edebilen ve çevresine hep pozitif enerji veren Peter refleks bir hareketle bana dönüp baktı. Gözlerindeki soruları okumak hiç de zor değildi. Ne yapacağını bilmiyordu ve yardım etmemi istiyordu. Dedim ya aslında bırakınca bebekler 1 ya da 2 dalga sonrası kendiliğinden çıkabilirler suda. Ama bu yardım isteyen bakışı da görmezden gelemedim. Bir iki küçük manevra ile bebeğin omuzlarının doğmasına yardım ettim. İşte o anda artık bebek tüm vücudu ile sudaydı. Ben hemen geri çekilmeyi tercih ettim. Peter ve Selin birlikte bebeği elleri ile aldılar. Bebek doğru annenin kucağına giderken biz bebeğin ilk kontrollerini ve bakımını kucağında yaptık.

Bebek çok aktifti, ilk refleks ağlamayı takiben diğer bütün doğumlarımızda olduğu gibi ağlaması durdu ve sakin bir şekilde annesi ile göz göze geldi. Ardından kendini bu güven ve sevgi ortamının sıcaklığına bıraktı. Doğum doğaldı ama doğum sonrası daha da doğaldı. Buna rağmen bebeğin ihtiyaçları tam olarak karşılanmıştı. Dünyanın en modern ve güvenli küvözündeydi. 37 derece ve asla bozulmayacak bir küvöz; Anne kucağı…

Nefes alımının uyum sağlamasını ve kordondaki kan akımının durmasını takiben kordonu Peter kesti. Plasenta çıkışının dışarıda olmasını tercih ettiğimizden bebeği kısa bir bakım için çocuk doktoruna teslim ettik ve o sırada Selin’i kontrolleri için doğum yatağına aldık. Selin yatağa geçer geçmez bebek yine kucağındaydı. Bu kritik saatler anne ve bebek bağlanması için çok önemli. Bu yüzden mümkün olduğu kadar birbirinden ayırmamaya özen gösteriyoruz. Zaten bebeği bakım için aldığınız anda bebekler ağlayarak ihtiyaçlarını dile getiriyorlar; “Beni anneme geri ver.”

Epizyotomi yapmamıştık ama küçük bir sıyrık vardı. Ben bu sıyrığın dikişini tamamlarken Peter bebek odasında hep bebeğin yanındaydıSelin, Peter ve Oliver aile olmanın tadını çıkarıyorlardı. Her şey yolunda gitmişti ve Selin tam hayal ettiği gibi bir doğumla bebeğine kavuşmuştu. (Buluşmanın videosu)

İşlemler bitince bebek hemşiresi bakımları için bebeği götürmek istedi. Ama Selin’in bebeğini bırakası yoktu ve o da gitmek istedi. Normalde annenin kucağında bebekle doğum odasından çıkmasını teşvik ediyoruz. Hem anneye, hem de aileye ayrı bir güç katıyor bu durum. Ama bu sefer Selin’in biraz dinlenmesini uygun buldum. Selin odasına geçerken, bebeği yine yalnız bırakmadık. Bebek bakım odasına babasının kucağında gitti ve tüm işlemler boyunca babasının hem teması hem de tanıdık sesi yanındaydı.

 

Dışarıdan bakıldığında çok kolay bir doğum olmuştu. Aktif doğum süresi yaklaşık 5-6 saatti. İlk doğum için kısa bir süre denebilir. Doğumda sorun çıkmadı ve doğum suda oldu. Suyun içinde Selin aşırı ağrı hissetmedi.

Selin açılışta doğumunu anlatıyorAçılışta Selin'i dinlerken biz de duygulandık.Ama doğumdan sonra ilk konuşmamızda Selin doğumun onu düşündüğünden zor geldiğini söylediğince önce şaşırdık. Ama doğum sonrası birçok annede yaşanan bir duygu olduğundan hormonların kendine gelmesi için ona bir süre verdik. Bu konuyu hiç sormadık. Yaklaşık 30 gün sonra akademinin resmi açılışı için Selin oradaydı. Bizi yalnız bırakmak istememiş hem de yaşadıklarını paylaşmak istemişti. Konuşmasını youtube da izleyebilirsiniz. (İzlemek için tıklayınız.)

Bu görüşmede doğumla ilgili hissettiklerini artık konuşabilirdik. Evet, artık kolay bir doğum yaptığının farkındaydı. Algılamasındaki farklılıkları kendi kişilik yapısındaki özelliklerine bağlıyordu. Hayata bakış açısı doğuma da yansımıştı. Her şeyin olduğundan daha da kolay olacağına inanan ve oluruna bırakan bir yapısı vardı. Doğuma da bu duygularla hazırlanmıştı. Ne olacak ki alt tarafı bir doğum yaparım diye hazırlanmıştı. Çok zorlanmayacağını ve çok kolay doğum yapacağını düşünmüştü. Düşündüğü gibi de oldu aslında.belki de bu kadar kolay açılmasının temelinde bu duygular vardı.

Ama ne kadar kolay olursa olsun her doğum her anne için müthiş bir deneyim. Bir güç gösterisi değil ama bu gücü hissettiğiniz bir deneyim. Sınırlarınızı zorlayan ve tamamen içinize dönmenize fırsat veren bir deneyim. Öyle bir deneyim ki doğumdan sonra artık hiçbir gücün sizi yıkamayacağına, artık her şeyi yapabileceğinize inandıran bir deneyim.  Ve bu güzel güçlendirici deneyim elbette öyle oturduğunuz yerde gelmiyor. Her sporcunun uzun çalışmalar sonrası elde ettiği ve kesinlikle sınırları zorlayan başarı öyküleri gibi, kendi sınırlarınızı keşfettiğiniz bir deneyim. Ne kadar kolay olursa olsun gücü içinizde hissettiğiniz ve nasıl karşılayacağınızı asla tahmin edemeyeceğiniz bir deneyim.

Az önce kendisi ile konuştuğumda bu yazdıklarımı onaylarcasına şunları söyledi;

“ Her şeyde olduğu gibi hafife almıştım doğumu. Nasıl olsa yaparım diyordum. Ama doğumun o en aktif döneminde dalgaların gücü şaşırttı beni. Neyse ki doğum havuzu yardımıma yetişti.

Ama doğumdan büyük bir başarı duygusu ve güçle çıktım. Hayatımın en önemli işini başarmıştım. Bundan daha büyük bir sınav sanırım olmayacaktı. Bunu başardığıma göre hayattaki her zorluk benim için küçücük kalacaktı.

Şimdi bebeğimle öyle güzel bir ilişkim var ki. Doğumu düşündüğümde bebek bakımı konusunda yaşadıklarım bana çocuk oyuncağı geliyor. Belki de bu yüzden birçok sezaryen olan arkadaşlarımla kıyaslanınca hiç depresyona girmedim. Doğumun gücü hayatımı kolaylaştıran büyük bir güç kattı bana. İyi ki doğurmuşum.”

 

Ne güzel motive edici cümleler böyle. Savunduğumuz tüm değerlerin bir özeti gibi sanki. Her anneye rehberlik edecek anneden-anneye yoldaşlık cümleleri. Doğumun nesilden nesile pozitif aktarımı için güzel bir örnek.

 

Geri dönüp bakıldığında doğum en çok kimi rahatlattı derseniz sanırım kazanan kesinlikle kapıda gergin bekleyen “ağbi” olacaktır. Doğum en çok onu rahatlattı. Doğumu bilmeyenler için kolay da olsa doğumun her anı bir gerginlikle yaşanabiliyor. Belki de bu yüzden doğumu bilmeyen aile üyelerinin her şey bittikten sonra ziyaretleri, doğumun sağlığı için en iyi çözüm gibi gözüküyor.

 

Bu güzel doğum hikayesinde yanlarında olup onlara rehberlik etme onurunu ve fotoğraflarını ve videolarını paylaşmamıza iznini Selin ve Peter’a çok çok teşekkür ediyoruz.

Not:Doğum ortamlarımızda aşırı ışık ve flaş kullanmadığımız için fotoğraf kalitesi düşük oluyor

 

Op.Dr. Hakan Çoker / Uzm.Psikolog Neşe Karabekir / Ebe Serpil Varlık

İstanbul Doğum Akademisi

Ocak 2012

0531 258 5198 (hafta içi 09:00-18:00)

Valikonağı Cad. Hayat Apt. No:149/3 Kat:-2Nişantaşı / İstanbul

İLETİŞİM FORMU

FacebookTwitterInstagram
© 2013-2024 İstanbul Doğum Akademisi Tüm Hakları Saklıdır.
Ceviz Bilişim